KALP VE DAMAR HASTALIKLARINDA HEMŞİRELİK BAKIMI

Prof. Dr. Nimet Ovayolu,

SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

Hemşirelik Bölüm Başkanı

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hastalıklara bağlı ölüm nedenlerinin ilk sırasında kalp ve damar hastalıkları yer alıyor. Kalp ve damar hastalıklarında risk faktörlerinin belirlenmesi ve hastalıkların yönetiminde sağlık ekibine büyük görevler düşmektedir. Hemşirelerin tıbbi tedavinin uygulanması, hastanın bakımı, izlemi ve tedaviye uyumundaki rolü son derece önemlidir.

Kalp ve damar hastalıkları dünya genelinde tüm ölümlerin yüzde 30’unu, ülkemizde ise tüm ölümlerin yüzde 40’ını oluşturur.

Bu hastalıklar bireyin fiziksel, psikososyal sağlığını etkileyerek, yaşam şeklinin olumsuz etkilenmesine ve sağlık bakım maliyetinin artışına neden olur.

Ağrı, nefes darlığı, halsizlik, yorgunluk, çarpıntı gibi şikayetlerin sık yaşanması sonucu sağlık bakım gereksinimleri artmakta ve sağlık sistemine önemli düzeyde ekonomik yük ortaya çıkmaktadır. Hastalarda hastalığın yol açtığı sorunların yanı sıra, günlük yaşam aktiviteleri ile sosyal destek sistemleri de olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle hemşireler kalp hastalarının hastalığa uyumunu artırmada, belirtilerle mücadelede davranış kabiliyetlerini geliştirmede ve hastaneye tekrarlı yatışları azaltmada önemli bir yere sahiptir.

Hemşirelerin hasta eğitimini, hastanın ailesi ve sağlık ekibi ile iş birliği halinde planlaması son derece önemlidir.

Hastanede yatan hastalarda uygulanan tedavilerin fazla zaman alması, hemşirelerin iş yoğunluğu ve hastaların kısa sürede taburcu edilmesi gibi nedenlerle planlı bir eğitime yeterli zaman kalmayabilir. Mümkün olduğu kadar uyumda karşılaşılan güçlükler, sosyal ve çevresel faktörler belirlenerek hastanın eğitimi bireye özgü olacak şekilde bir plan yapılmalıdır.

Kalp hastalığı olan bireylerin hastalık yönetimi, yaşam şeklinde yapılan değişikliklerin uygulanmasını zorunlu kılar. Yaşam şeklinde yapılacak düzenlemeler ise beslenme, aktivitelerin değişimi, ilaçların düzenli alımı, kan basıncı ölçümünün yapılması, sigara ve alkol kullanımının bırakılması, kilo kontrolü gibi uygulamaları kapsar. Bu konularda yeterince bilgilendirilmiş hastaların daha doğru özbakım davranışları geliştirmelerine yardım edilebilir. Yapılan çalışmalarda kalp hastalarına verilen eğitimlerin yorgunluk, nefes darlığı, yaşam kalitesi gibi konularda iyileşme sağladığı, yoğun evde bakım programlarının ise hastaların fonksiyonel durumlarını iyileştirdiği, planlı olmayan hastane yatışlarını ve taburculuk sonrası görülen ölümleri azalttığı belirtilmektedir. Bu eğitimlerin hastanede kalış süresini kısalttığı ve hastane maliyetlerini azalttığı da belirtilmektedir.

Kalp hastalıklarının yönetiminde ilk aşamada hastanın değerlendirilmesi çok önemlidir. Bu değerlendirmede hastanın aldığı tedaviler, sigara gibi tütün ürünlerini tüketme durumu, başka kronik hastalığının olup olmadığı sorgulanır. Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta, kilo yönetimi ve bunun öneminin vurgulanmasıdır. Obezitenin değerlendirilmesinde farklı yöntemler olmakla birlikte sıklıkla bel çevresinin kadınlarda 80, erkeklerde ise 94 cm üzeri olması önemlidir.

Kalp ve damar hastalarında çok önemli bir diğer konu da kan basıncının kontrol edilmesi ve hastanın evde kendi kendine bu ölçümü nasıl yapacağı konusunda bilgilendirilmesidir.

Kan basıncı ölçümünden önce hastanın beş dakika dinlenmesi sağlanmalı, ölçüm aletinin manşonu ile kol çevresi uyumlu olmalıdır. Hastanın kol çevresi aletin manşon boyutundan geniş ise kan basıncı olduğundan yüksek, dar ise olduğundan düşük ölçülebilir. Hasta kolundaki tüm giysileri çıkartmalı ve kolunu sıkmayacak bir giysi tercih edilmelidir. Ölçüm sırasında hasta dik oturmalı, hastanın kolu kalp hizasına gelecek şekilde desteklenmeli ve hasta bacak bacak üstüne atmamalıdır. Hasta yaptığı ölçümleri kayıt altında tutarak kontrolde yanında getirmelidir.

Yaşam tarzı değişiklikleri kapsamında hastanın durumuna ve hekim önerisine göre fiziksel aktivite, günlük beş gramdan az (bir çay kaşığı) tuz alımının sağlanması ve sigara kullanan bireylere sigarayı bırakması önerilir.

Özellikle tuzdan kısıtlı diyete uyumu zorlaştıran ve kolaylaştıran faktörlerin belirlenmesi son derece önemlidir. Ülkemizde ortalama tuz tüketimi 16-18 gram olup önerilen miktardan çok fazladır.

Hastalara ilaçların etkileri, yan etkileri, ilaç besin etkileşimleri gibi bilgilerin verilerek reçete edilmiş ilaçları düzenli kullanmasının anlatılması gerekir.

Ciddi kalp yetmezliği olan hastalarda aldığı, çıkardığı sıvı takibi (sıvı ve sodyum alımı, kilo kontrolü ve ödem kontrolü açısından) yapılmalı. Bu takibin evde nasıl yapılacağı konusunda hasta ve yakınlarına eğitim verilmelidir. Hasta ve ailesi aşılar hakkında da bilgilendirilmelidir. Zatürre aşısının yapılması, özellikle Eylül-Ekim- Kasım aylarında olmak üzere yılda bir kez de grip aşısının yaptırılması gerektiği hatırlatılmalıdır. Hastaların psikososyal açıdan herhangi bir desteğe ihtiyacının olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak; günümüzde ciddi oranda artan kalp ve damar hastalıklarında risk faktörlerinin belirlenmesi ve hastalıkların yönetiminde sağlık ekibine büyük görevler düşmektedir. Hemşirelerin tıbbi tedavinin uygulanması, hastanın bakımı, izlemi ve tedaviye uyumundaki rolünün son derece önemli olduğu unutulmamalıdır.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sağlık Köşesi - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gaziantep Pusula Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gaziantep Pusula Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gaziantep Pusula Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gaziantep Pusula Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.