Sanırım yine büyük bir kriz bizi bekliyor !

Sıkıntı azalacağına artıyor. Ve bizi de etkiliyor derece derece. Demedi demeyin devletimizin yapmadığı yapısal reformlar bize çok sıkıntı açacak.

Türkiye rekabet gücünde giderek gerilerken, en büyük ihraç pazarımız olan AB'deki sıkıntılı gelişmeler ülkemiz için ekonomik riskleri arttırıyor. Ekonomik olarak zor bir 2017 ve 2018 bizi bekliyor.

İtalya'da da bizdeki gibi çoğu konut, konut fiyatlarında artış olacağı beklentisiyle yatırım amaçlı alınıyordu. Fiyatlar düşüp de konutlar satılamayınca ayrıca yabancıların konutları kiralama hevesi de azalınca krediler geri ödenemez hale geldi.

Ama Unutmamak gerekir ki inşaata bu kadar yüklenen her yerde balon oluşur. Türkiye'de de var. Buna karşılık başta İstanbul olmak üzere deprem riski nedeniyle yeni konut talebi de yüksek olduğu için bu balon Avrupa'daki benzerlerine göre daha az sorun yaratır.

Ayrıca İtalyada toplam miktarı 400 milyar doları aşmış bulunan geri dönmeyen krediler toplam kredilerin yüzde 12’sine yükselmiş bulunuyor. Ağırlıklı olarak konut sektörü kredilerinden kaynaklanan benzer sorunları yaşayan İngiltere, İrlanda ve İspanya acı reçeteleri uygulayıp sorunu hafifletirken İtalya, zamanında böyle bir uygulamaya gitmediği için şimdi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor.

İtalyan bankacılık sisteminin sadece kendi ülkesini değil Avrupa’nın tümünü tehdit eden bu görünümünün yanına bir de Almanya’nın en büyük bankası olan Deutsche Bank’ın karşılaştığı ciddi tehdit eklenince yeni bir kriz tehdidiyle karşı karşıya kaldık. ABD, subprime mortgage işlemlerine ilişkin türev ürünlerin oluşturulması ve satışında yaptığı kural dışılıklar nedeniyle Deutsche Bank’a 14 milyar dolarlık ceza kesti. Bu ceza öncesinde geçen yılki yaklaşık 7,5 milyar dolarlık zarara karşın değeri 70 milyar dolara yakın olan banka birden değer kaybederek 20 milyar dolarlık değerin de altına düştü. Ceza, 5,4 milyar dolara indirilecek olsa da sorun oldukça ciddi. Daha da vahimi Avrupalı başka bankaların da benzer cezalar karşısında kalabileceği endişesinin ortada olması. Çünkü birçok banka Deutsche Bank ile aynı şeyleri yapmış bulunuyor.

Ve işin en kötü tarafı bankacılık sisteminin belki de en fazla küreselleşmiş sistem olması nedeniyle bu sıkıntıların yerel ya da bölgesel kalmayacak olması. Yani Avrupa’daki bu sıkıntı dünyanın her köşesi için tehditler oluşturuyor.

- ABD ile AB arasında da bir çekişme yaşanıyor. Şimdilik ekonomide bir savaş veriyorlarmış gibi görünse de.

AB ilkin, Apple vergi cezası uyguladı, ABD karar siyasi diyip, WV'den sonra emisyon skandalına Bosch'u dahil etti. Bu sefer AB, McDonald'a vergi cezası kesti. Ardından şimdi ABD. Muhtemelen bir adım sonraki durum, AB'nin bir ABD şirketine ceza kesmesidir.

Bu şirketler normal şirketlerde değil. Fransa Cumhurbaşkanı: AB, artık ABD olmadan kendini koruyabilmeli diyip kendi ordusunu kurmaya girişti. ABD'nin AB üzerindeki nüfuzu ise İngiltere idi. O da Bretix.

Benin ki "Kriz" tellallığı yapmak olmasın ama, gelen bir kriz var ve Türkiye'nin bunu görüp önlem alması gerektiğini düşünüyorum. Bu ise, sürekli sözü edilen yapısal reformlarla olmalı. Bankacılık sektörümüz, 2001 Krizi sonrası bir ders çıkarmıştı. Güzel önlemler aldılar. İhracat yaptığımız ülkeler grubunu genişletmeliyiz. AB ve ABD'de çıkacak her sıkıntı mutlaka bizi de etkiler.

IMF’nin ABD için sergilediği iyimserlik Euro bölgesi için söz konusu görünmüyor. Euro bölgesinde büyüme düşüyor, enflasyon ise ancak yüzde 1’e yükselebiliyor. Bu tahminler gerçekleşirse bizim için kötü haber çünkü Euro bölgesinin toparlanamaması demek bizim ihracatımızın yeterince artamaması demek.

Tahminler doğru çıkarsa Japonya yine bir kayıp yıl yaşayacak demektir. Öte yandan Çin’de büyümenin düşmesi de küresel sistem için tehdit oluşturmaya devam edecek gibi görünüyor.

Söylemek gerekirse IMF’nin tahminleri bizim için hiç de parlak olmayan bir 2017 tablosu çiziyor.

- Gelişmenin ve Genişlemenin işe yaraması için paranın dışarı gidememesi lazım. Aynen vize ve sınır geçişlerinde olduğu gibi. Devletimiz istemediği zaman paranın kaçamayacağı ve iç ekonomiyi teşvik edeceği ama dışarından gelen sermayenin rahat gireceği bir ortam tasarlanması krize karşı.

- Para basmanın da işe yarayabilmesi için basılan paranın piyasaya girmesi lazım, üreticiye kredi olması ya da tüketime destek olması lazım.

- İhracata konu üretimini yüksek teknolojili ürünler ağırlıklı bir yapıya kavuşturmalı. Bunun için de eğitim, kredi ve teşvik sistemini ona göre kolaylaştırmak ve kullanmak gerekiyor.

İstikrarlı bir ekonomi ince hesaplı denge meselesidir. Kuralları çok ağırlaştırırsanız sistem kazanç sağlayamayacağı için yeterince çalışamaz. Ama kuralları çok gevşetirseniz o zaman ahlâk dışı kazancı teşvik edersiniz.

Özetle söylemek gerekirse son günlerde öne çıkarılan arz yönlü ekonomi ve neoliberal politikalar bugün geldiğimiz küresel krizin başlıca sorumlusudur.

Not : ABD ve Almanya birbirlerine bir sebep ile (ceza kesme konularında haklılarsa aslında bu da geçmişlerinin ne kadar pislik olduğunu gösteriyor değillerse ekonomik savaşın zirvesindeler) milyarlarca dolar/euro ceza kesip duruyorlar. umarım sonu tekrar 2. dünya savaşı gibi bir askeri savaşa dönmez, dönerse ne olacağı malumunuz.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Serdar Göçmen - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gaziantep Pusula Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gaziantep Pusula Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gaziantep Pusula Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gaziantep Pusula Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.