TANSİYON NEDİR?

Vücudumuzda kanın içerisindeki maddelerin organlara iletilerek kullanılması, değiştirilmesi veya atılması için belli bir basınca sahip dinamik bir akımın olması gerekir. Bu akımı oluşturacak motor ise kalptir. Kalbin kan pompalaması ile atardamarlara atılan kanın damar çeperine yaptığı basınca ise tansiyon denir. Yükselmiş tansiyona hipertansiyon, düşmüş tansiyona hipotansiyon denir.

Tansiyonun çoğu kez birçok kişinin günlük hayatında tıbbi bir sorun olarak ortaya çıktığını görürüz. Bu sorun sıklıkla yüksek tansiyon olarak görülmektedir. Bu nedenle yazıda özellikle hipertansiyondan bahsedilecektir.

Tansiyon ölçüldüğünde genelde büyük ve küçük tansiyon birlikte ve kısaltılarak söylenir. Mesela, tansiyon 13’e 8 denildiğinde santimetre olarak söylenen bu değerler aslında büyük tansiyon 130 mmHg ve küçük tansiyon 80 mmHg demektir. Tıbbi yazışmada ölçüler bu şekilde ifade edilmekle birlikte konuşma dilinde kısaltılmış şekliyle söylenmektedir. Ölçümde milimetre-civa birimine bir örnekle değinirsek; 130 mmHg dediğimizde bu durum 1 cm2 çapında ve 13 cm uzunluğunda bir tüpün içindeki civanın tabanına yaptığı basınç demektir.

Kalp kasılan ve gevşeyen bir organdır. Gevşeme anında kan kalbe dolduğunda belli bir süre sonra kasılarak kanı pompalar. Bu şekilde kalbin kasılmasıyla iki yöne kan pompalanır. Birincisi, sol kalp bölümüyle ana büyük damar olan aort üzerinden kan sisteme atılır. İkincisi, sağ kalp bölmesiyle kan akciğere atılır. Her atım sırasında iken ölçülen tansiyona sistolik tansiyon veya büyük tansiyon, atım sonrası kalbin gevşemeye başladığı andaki ölçülen tansiyona da diyastolik tansiyon veya küçük tansiyon denir. Bunu daha iyi anlamak şöyle bir örnek gösterebiliriz. Bahçeyi sulamak için elimize aldığımız bir su hortumunu çeşmeye bağlayıp suyu açtığımızda normalde hortumdan belli bir basınçla su çıktığını görürüz. Ama elimizdeki hortumun ucunu sıkıştırdığımızda suyun daha uzağa doğru fışkırdığını gözlemleriz. İşte birinci durumda hortum içindeki suyun miktarı ön planda iken ikinci durumda hortumun çapının azalmasına bağlı direnç artışı ön plandadır. Aynı şekilde damar içindeki kan miktarının artması veya damar çeperlerinde kasılmaya bağlı direncin artması tansiyonu yükseltecektir. İnsan vücudunda bu sistem birçok hormon ve sinir uyarımları ile ayarlanmaktadır.

İnsanda normalde kadınlarda biraz daha az olmak üzere 5 - 5,5 litre kan vardır. Kalbimiz normal fizyolojik sınırlar içinde dakikada 70-80 civarında atmaktadır. Günlük pompalanan kan miktarı ise 7,5 ton civarındadır. Bu hesapla ortalama günde 100 bin kez atan kalbimiz yaklaşık 5 - 5.5 litre kanı günde 100 kez deveran ettirmiş olmaktadır. Bu deveranın anlamı günde 1000 kez bütün hücrelerimiz kanla yenilenerek oksijenlenir, gerekli maddeler iletilir veya atılması için ilgili yerlere gönderilir demektir.

Damar çeperlerine kanın yaptığı basıncın artmasıyla tansiyon yükselir. Bu yükseklik devam ediyorsa kişi Hipertansiyon hastası demektir.

Hipertansiyonun Sebepleri:

- Genetik : Kişinin ebeveyni veya yakın akrabalarında tansiyon yüksekliği varsa kendisi de risk altında demektir.

- Yaş : Yaş arttıkça tansiyon yükselme riski artar.

- Şişmanlık : Obezite de denilen şişmanlarda tansiyon yüksekliği çok sık görülür.

- Cinsiyet : Bazı toplumlarda farklı olmakla birlikte erkeklerde tansiyon yüksekliği sık görülmektedir.

- Sigara : Sigara içenlerde içmeyenlere göre tansiyon yüksekliği daha çok görülür.

- Diyabet : Şeker hastalığı olanlarda hipertansiyon sıktır.

- Beslenme : Tuzlu ve yağlı beslenme damar yapısını bozarak ileride tansiyonun yükselmesine yol açmaktadır. Kanda yüksek seyreden Kolesterol zamanla damar yatağının tabanına çökerek birikmekte ve damarın sertleşmesine neden olmaktadır.

- Stres : Başta çalışma ortamı olmak üzere çağımızda en büyük sağlık sorunlarının başında yer almaktadır.

- Hareketsizlik: Uzun süre hareketsiz oturan veya yatalak hastalarda damar yapısında bozulma görülmektedir.

Nadiren yukarıdaki nedenlerin dışında başka organların tümoral, hormonal ve damarsal hastalıklarında da yüksek tansiyon görülebilir.

Hipertansiyonda en sık görülen belirtiler:

- Baş ağrısı

- Baş dönmesi, yürümede dengesizlik

- Bulantı, kusma

- Kulaklarda çınlama, uğultu

- Çarpıntı, göğüste sıkışma hissi

- Nefes darlığı

- Boyun ve ense ağrısı

Bu belirtiler kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir. Hepsi görülebildiği gibi biri veya birkaçı bir arada görülebilir.

Hipertansiyonun Organlar Üzerine Etkisi:

1.Kalp : Uzun süre tedavi edilmeyen yüksek tansiyon zamanla kalp büyümesine ve kalp yetmezliğine yol açabilir. Ayrıca kalp krizi ve kalıcı ritim bozuklukları sık görülür.

2.Beyin : Damar içi basıncın artması damar çeperlerinde pıhtılaşma, yırtılma ve kanamaya yol açarak felç dediğimiz duruma yol açabilmektedir.

3.Göz : Gözün damar yapısının bozulmasına bağlı olarak kanama ve görme bozukluğu yüksek tansiyonun verdiği zararlardandır.

4.Böbrek : Böbrek yetmezliğine yol açabilir.

Hipotansiyon (Düşük Tansiyon):

Sistolik (Büyük) tansiyonunun 90 mmHg ve Diyastolik (Küçük) tansiyonun 60 mmHg veya altında seyretmesi durumunda düşük tansiyondan bahsedilir. Yapısal olarak düşük tansiyonlu olanlara herhangi bir tedavi verilmez. Fakat vücuttan sıvı kaybı, kan kaybı, kalp pompa yetersizliği, alerji veya heyecan gibi durumlarda sık olarak hipotansiyon görülürse tedavi verilir. Buradaki esas tedavi altta yatan hastalığın tedavisidir.

Hipertansiyonda Tedavi:

Hipertansiyon tedavisi bir uzman hekim takibinde ve kontrollü olarak yapılmalıdır. Diyet ve ilaç tedavisi ile birlikte hastada kilo fazlalığı varsa bunun azaltılmasına da çalışılmalıdır. İlaç verilmişse düzgün olarak alınmalıdır. “Tansiyonum normale geldi, o halde kesmeliyim” dememelidir. İlaçlar yeni bir elbisenin giyilerek denenmesi gibi herkese uymayabilir. Kimilerine fazla, kimilerine az gelebilir. Hatta ilaç yan etkileri yönünden hastalar dikkatli olmalıdır. İlaç gerektiğinde kesilip yerine diğer bir ilaç verilmelidir. Bazı hastalarda tansiyon tek ilaçla kontrol edilememektedir. İki veya daha fazla tansiyon düzenleyici ilaçların verildiği hastalar bulunmaktadır.

Diyet:

Hipertansiyon hastası öncelikle tuzlu ve yağlı yemekten kaçınmalıdır. Aşırı yememelidir. Sigara ve alkolden uzaklaşmalıdır. Şişmansa mutlaka zayıflamalıdır. Bunun düzenlenmesi için hekim ve diyetisyenin takibini iyi yapmalıdır.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Sağlık Köşesi - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gaziantep Pusula Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gaziantep Pusula Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gaziantep Pusula Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gaziantep Pusula Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.