Kırım Harbi-1

Evvela, 25 Ekim 1854 veya Hicri 2 Safer 1271. Kırım Harbinin en şiddetli ve sonuçsuz muharebelerinden birisi Balaklava’da gerçekleşti. Bu meydan muharebesi nasıl gerçekleşti yerine neden gerçekleşti sorusu, daha büyük önem arz etmektedir.

Ne var ki; Çarlık Rusya, 1814’de Paris’e girip Fontainebleau Anlaşması ile Napolyon’u tahttan indirir. Binaenaleyh Napolyon Rus Çarı I. Aleksandr’ın ordusuyla Paris’i terk etmesinden bir süre sonra iktidarını yeniden ele geçirecek ama bu defa da Birleşik Krallık-Prusya koalisyonuna yenilecektir.

En nihayetinde, Napolyon’un Waterloo’da nihai düşüşünün sonrasında Birleşik Krallık’ın öncülük ettiği yeni bir düzen kurulur. Bu düzen çerçevesinde, Voltaire’ın deyimiyle “ne kutsal ne Romalı ne de bir imparatorluk, sadece bir avuç Germen” olan Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu tarihin tozlu sayfalarına karışarak yerine Kadim Elektör Prenslik veyahut Avusturya İmparatorluğu kurulur.

Lahiyalarda tespit olduğu üzere; kuzeyde bağımsız Alman Prenslikleri gittikçe güçlenirken ve Avusturya-Fransa arasında 350 yıllık İtalya Sorunu hala çözümlenememişken Çarlık; Napolyon’u kendi anavatanında yani Fransa’da yenmenin şerefiyle dolmakta ve hızla zenginleşmektedir.

Hakikaten de I. Aleksandr’ın ve haleflerinin başarılı reformları ve komşularını ilhak etmeye yönelik politikaları sayesinde Çarlık’ın çehresi değişir. Hala taşrada ikamet eden soyluların bir kısmı şehirlere taşınarak bir şehir kültürü doğmasına sebep olurlar. Yanlarında taşıdıkları sermaye sebebiyle Çarlık’ın belirli şehirlerinde Sanayi Devrimine uygun fabrikalar açılmaya başlanır. Hülasa Çarlık, artık Napolyon’un topraklarında cirit attığı tarım ülkesinden ziyade şehir ülkesi olmaya başlamıştır.

Anılmadır ki; Napolyon’un “Rusya, ya çökmelidir ya da daha da büyümelidir. Polonyalılarla uzlaşarak Polonya’yı kendi içerisine dahil etmeye muvaffak olursa, Hindistan’ın fethi için en büyük adımı atmış olur; eğer onları kendisinden uzaklaştırırsa arkasında olan tehdidi her zaman hissedecektir.” sözü daha sonradan bahsedeceğim sebeplerle 150 sene daha gecikecek ama öngörüsü en nihayetinde gerçekleşecektir.

Kesinliği o dönem için şüphe uyandırıcı olan bu söze rağmen, her ne olursa olsun ABD henüz emeklerken Rusya, 1848’de Avusturya’ya Macar asileri ezmesinde ciddi büyüklükte bir kuvvetle yardım edecek, kendi topraklarındaki Polonyalı ayrılıkçıların da icabına bakacaktır. Avusturya tahtının Rusya desteğiyle ayakta kalabilmesi, İngiltere ve Fransa’yı Rusya’ya karşı endişe içinde bırakacaktır.

Keza Çarlığın ezeli düşmanı Osmanlı Çarlık’tan kaçan asileri sahiplenecek ve Rusya’ya teslim etmeyecektir. Öyle ki bugün adı Polonezköy olan bir İstanbul semti bu mültecilere tahsis edilecek, Çarlık’ın tüm tehditleri kulak ardı edilerek Batı kamuoyunun saygısı kazanılacaktır.

Osmanlı’nın; neredeyse 10 sene önce ilan edilen Tanzimat reformları sayesinde Batı kamuoyunda bakiyesi Çarlık ve köhnemiş imparatorluk Avusturya’ya nazaran daha yüksektir. Bundan mütevellit tüm Avrupa boyunca Rusya’yla yüz yüze gelmekten kaçınmak isteyen İngiltere ve Fransa, Rusya’yı Doğu Avrupa steplerinde tutmak için Osmanlı’yı, tıpkı Osmanlı’nın bir zamanlar kendilerini V. Charles’a karşı desteklemeleri gibi desteklerler. Eski dostlar bir kez daha Orta Avrupa’ya rağmen ve yine Orta Avrupa için kol koladır.

Çarlık, karşısında Kavalalı Krizi esnasında olduğu gibi merkezi otoritesi ve dostu olmayan bir İmparatorluk bulacağını zannederek Osmanlı’nın egemenliğini hiçe sayan bazı tekliflerde bulunur.

İngiltere’nin telkinleriyle mevzubahis teklif reddedilince Rusya’ya karşı nota verildi ve notanın reddiyle harbe girildi. Önce davranan Rusya Eflak ve Boğdan’ı işgal etmiş olmasına rağmen Balkanlar’da etkin bir operasyon yürütemedi ve saldırıları kesildi. Rusya’ya karşı hala bir şansları olduğunu fark eden İngiltere ve Fransa, Rusya’nın işgal ettiği topraklardan çekilmediği takdirde kendilerinin de savaşa gireceğini bildirdi.

Bu hamlenin sebebi izah etmeye çalıştığım gibi Rusya’nın, Napolyon’dan itibaren geçen süre içinde zar zor kurulan müesses nizama karşı en büyük tehdit olmasıydı. Şayet Rusya Osmanlı’yı yenerse, Fransa’nın Kıta Avrupasında İngiltere’ninse Hindistan üzerinde çıkarları tehdit altında olacaktı.

Nitekim Fransa, 25 sene önce bağımsızlığını kazanırken desteklediği Yunanistan’ın Piraeus limanına, Osmanlı’ya karşı askeri faaliyete geçmesinler diye asker çıkartacak, Yunanların Ruslarla ortak hareket etmesi engellenecektir.

Kırım Harbinin nasıl ve neden başladığına dair ufak bir giriş yaptıktan sonra cevaplamamız gereken soru hala ortada duruyor, Balaklava Muharebesi nedir?

Balaklava Muharebesi, Fransız kuvvetlerinin ağırlığını teşkil ettiği Müttefik bölüklerinin Sivastopol Kuşatmasına uygun pozisyon almak için çevirme hareketi gerçekleştirdiği bir anda Rus kuvvetlerinin İngilizlerin ikmal noktası olan Balaklava Limanını harap etmek üzere gerçekleştirdiği hücum ve Müttefiklerin karşı hücumlarından ibarettir.

Türk ve İngiliz kuvvetlerinin esaslı direnişi sayesinde hücum şevki azalan Rus süvarileri, ricat sırasında da maruz kaldığı karşı hücumlar sebebiyle kırılmışlardır. Söz konusu karşı hücumlar esnasında ağır zayiatlar gören İngiliz Hafif Süvari Alayı, büyük kahramanlıklar göstererek İngiliz İkmal Üssüne saldıran Rus kuvvetlerini destek gelene kadar oyalamayı başarır. Bölgeye hızla sevk edilen İngiliz ve Türk Ağır Süvarilerinin yardımıyla mevzilerini tamamen kaybeden Ruslar, Sivastopol mevkiinde geri çekilir ve dillere destan Sivastopol Kuşatmasının ikinci safhası başlar.

İngiltere, savaş karşıtı kamuoyunu galeyana getirmek için Balaklava Savaşındaki tüm müttefik çabasını İngiliz alaylarına ithaf ederken, Türk piyadelerinin üssü koruma hususunda başarısız oldukları palavrasını sıkarlar. Bu algı yönetimi İngiliz kamuoyunda savaş karşıtlığını azaltırken İngiliz Edebiyatında “Charge of the Light Brigade” adlı şiir, tiyatro ve film senaryosu hazırlanacak kadar ağır etki bırakır.

Mamafih İngiliz askeri tarihçilerinin son yıllarda bölgede yürüttükleri kazılar ve belge tasnifleri sonucunda hakkında epik destanlar düzülen bu savaşın sadece İngiliz tarafınca üstlenilen bir başarı değil, aynı zamanda Türk mevziilerinin de bölgede canhıraş bir direniş gösterdikleri anlaşılmıştır.

Kırım Harbinin genel seyrine ve sonuçlarına başka bir yazıda anlatacağımı belirtirken Kırım Harbi için çok da güzel bir marş bulunmakta olup dinlemenizi tavsiye ederim: Sivastopol Marşı, Ahmet Kaya’dan daha bir dinlenesidir.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Aykut Demir - Mesaj Gönder

#

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gaziantep Pusula Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gaziantep Pusula Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gaziantep Pusula Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gaziantep Pusula Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.